Gebze Ticaret Odası öncülüğünde düzenlenen 'Deprem Farkındalık ve Anma Programı'nda konuşan Prof. Dr. Naci Görür, depremde sanayinin ve üretimin zarar görmemesi gerektiğini belirtti.
Gebze Ticaret Odası öncülüğünde, Gebze Teknik Üniversitesi, Gebze Belediyesi, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Gebze Temsilcilikleri, Türk Kızılay Gebze Şubesi ve Gebze İKTAV iş birliğiyle Gebze Kent Meydanı’nda “Deprem Farkındalık ve Anma Programı” konulu bir panel gerçekleştirildi. Panelde, önde gelen deprem uzmanları Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Bülent Akbaş, deprem ile ilgili görüşlerini ve önemli bilgilerini Gebze halkıyla paylaştı. Programa Gebze Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit, Gebze Belediyesi Başkanvekili Ahmet Hüseyinçelebi, Gebze Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Abdurrahman Aslantaş, TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Gebze İlçe Temsilciliği Yürütme Kurulu Başkanı Çağdaş Kara, Gebze Teknik Üniversitesi Genel Sekreteri Nadir Yıldırım ve çok sayıda davetli ile vatandaş katıldı.
“Depreme dayanıklı kentler kurmalıyız”
Tüm afetlerde birbirimize kenetlenen bir ulusuz diyen Gebze Ticaret Odası Başkanı Abdurrahman Aslantaş, “Teknik ve mühendislik veriler ışığında depreme dirençli kentler oluşturmak zorundayız. Bizler yaşanan tüm afetlerde birbirimize kenetlenen bir toplumuz. Unutmayalım ki halkımız canla başla yardıma koşarken en büyük maddi destekte sanayicilerimizden, kobilerimizden ve işletmelerimizden geldi. Dolayısıyla sanayimizin güçlü olmasının teminatı insanımızın sağ, sağlıklı ve bilinçli olması ile mümkündür. Ülkemizin üretimine, istihdamına, ihracatına ve sosyal sorumluluklarına en büyük katkıyı sunan sanayici ve işletmelerimiz elbette olabilecek bir afette de insanımızın tırnağının zarar görmemesini ister. İşte bu sebeple afet ve deprem farkındalığını arttırmak için paydaşlarımızla birlikte bu programı düzenlemiş bulunmaktayız. Depreme dayanıklı kentler kurmalı ve behemehâl 2000 yılı öncesi yapıları dönüştürmeliyiz” dedi.
“Tarımsal ve riskli alanlarda yapı izni verilmemelidir”
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası Gebze İlçe Temsilciliği Yürütme Kurulu Başkanı Çağdaş Kara, “Marmara depreminin üzerinden geçen 25 yılında alınmayan tedbirlerin bedelini son olarak yaşadığımız 6 Şubat depremlerinde acı bir şekilde gördük. Aradan geçen bunca zamandan sonra 6 Şubat depremlerinin hemen ardından benzer konularınız olması şeffaf, katılımcı ve tekniğini uygun olmak zorundadır. Tarımsal ve riskli alanlarda yapılaşmaya açılması sınırlandırılmalı sorunlu zayıf zeminlerde yüksek bir yapı izni verilmemelidir” dedi. Gebze Kaymakamı Mehmet Ali Özyiğit, “Türkiye gibi deprem kuşağında olan bir ülkede yaşayan insanlar olarak depreme karşı ne yapmamız gerektiğini bilmeliyiz. Depremin etkilerinden birlikte kurtulmamız gerekiyor.”
17 Ağustos Gölcük depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anarak konuşmasına başlayan Gebze Belediyesi Başkanvekili Ahmet Hüseyinçelebi şu açıklamaları yaptı: “Türkiye bir deprem ülkesi. Anadolu coğrafyasında 16 yüzyıldan bu yana farklı zamanlarda 7 ve üzeri 23 büyük deprem yaşadık. Bakanlığımızın yayınlamış olduğu deprem yönetmeliği kapsamında ilçemizde bulunan riskli yapıların tespitini yapıyor, yönetmeliğin gerçekleştirmeye yardımcı oluyoruz. Gebze Belediyesi olarak GEAK ekibi ile oluşturduk. GEAK Arama ve Kurtarma Ekibimiz Maraş Depremi başta olmak üzere yerel ve ulusal 60’a yakın arama kurtarma faaliyetlerinde bulundu” diye konuştu.
“Binalarla ilgili sorun gerekli mühendislik hizmetini vermemiş olmamız”
Gebze Teknik Üniversitesi (GTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Bülent Akbaş, “Biz deprem nedir bilmiyorduk. Birdenbire deprem İstanbul ve civarında olunca biraz da kayıp yaşayınca depremin tehlikesini ve riskleri hissetmeye başladık. 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üstünden 25 yıl geçmesine rağmen milyonlarca insan ve Türkiye’nin ihracatının büyük bir kısmını sağlayan sanayi kuruluşları için tehlikenin geçmediğini biliyoruz. Yaklaşan depremin, birinci derecede deprem bölgesi olan Kocaeli, Sakarya, Bolu, Düzce, Yalova’nın da bulunduğu Doğu Marmara için önemli ölçüde can ve mal kaybına yol açacak. Deprem tehlikesi dediğimiz şey olasılıksal bir şey. Bu yüzden mühendiste de, belediyede de, insanımızda da suç var. Bina yapım sürecini sistemsel olarak düzeltmediğimiz sürece ciddi hasarlar almaya devam edeceğiz. Binalarla ilgili sorun depremin büyük olması değil aslında bizim o binalara gerekli mühendislik hizmetini vermemiş olmamız. Ayrıca, Türkiye’den mezun olan inşaat mühendisleri bir projeye imza atma yetkisi yok. Üniversitelerden çıkan mezunları en az beş sene sınavla sertifikalandırmamız gerekiyor” diye konuştu.
İstanbul’da deprem olma olasılığı yüzde 47
İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Naci Görür, “Depremlerden hiç ders almadık. Yerel yönetimlere depremlerle ilgili olarak uyarıda bulunduk. 2023 yılından itibaren Elazığ’da deprem olacak diyorum ama halkta, yerel ve merkezi yönetimde en ufak bir çalışma yok. Deprem geliyor diye anlattık. Depremle ilgili olarak proje sunduk, projemizi reddettiler. İstanbul Marmara bölgesinde 50 bin insanı bir gecede gömmek zorunda kalacağız. İnsanlarımız ölmesin diye bu yaşta her yere gidiyorum. Japonya’da deprem dirençli evler ve yapılar oluşturmuşlar. Bu ülkede bunu yapacak mühendis var. Bir tek olmayan irade yok. Depremleri dua okuyarak durduramazsınız. Deprem dünyanın nabzıdır. Depremler durursa tüm dünyada canlılar ölür. Deprem insanları öldürmek için olmaz. Marmara’da deprem olacak mı diye soruyorlar. Bu bir insana sen ölecek misin demek gibi bir şey. Marmara’da deprem kesin olacak ama ne zaman olacak bunu bilmiyoruz. İstanbul’da deprem olma olasılığı yüzde 47’dir” dedi.
Halkın deprem konusunda duyarlı olması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Naci Görür, “Deprem dirençli kentler yapmalıyız. İlçe belediyelerinin kendi ekiplerini oluşturup yapı stokunun depreme dayanıklı olup olmadığını tespit etmesi gerekmektedir. Olası bir Marmara depreminde, bölgede üretim yapan sanayi kuruluşları etkilenecektir. Ülkemizde gerçek anlamda sanayide depreme hazırlık yok. Hâlbuki bu ülkede en büyük korkularımızdan biri sanayinin olası bir depremde çok büyük hasar alma olasılığı. Marmara’da deprem olduğu takdirde sanayi bölgesi etkilenecektir. Marmara Bölgesi’nde üretimin ve sanayinin durması takdirinde Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı kalmaz” şeklinde konuştu.
“Kenti depreme hazırlamak sadece yapı stoğu ile olmaz”
Marmara Denizi'nin ortasında oluşan deprem boşluğunun muhakkak kırılacağını ve depreme neden olacağını vurgulayan Prof. Dr. Naci Görür, "1912 ve 1999 yıllarında Marmara Denizi'nin iki tarafında da deprem olmuş. İkisinin ortasında 1766 yılından beri deprem yok. Doğuda ve batıda deprem olursa, ikisinin arası muhakkak kırılmak zorundadır. Olası bir Marmara Depremi’nde İstanbul’un ayağa kalkmasını hızlandırmak için sanayinin çökmemesi lazım. Deprem en büyük ekonomik felakettir. Yetkililerin depreme hazırlık denildiğinde kentsel dönüşüm olarak binaları yenileme olarak algıladığını görüyoruz. Bir kenti depreme hazırlamak sadece yapı stoğu ile olmaz. Binalar darbe yediği zaman dayanmaz. Depremler oluyor ve daha da olacak. Biz her depremde binlerce insanımızı toprağa gömmek istemiyoruz. Deprem bilincini oluşturmak istiyoruz” ifadesini kullandı.